Published on

İhtiyaç Sebebiyle Tahliye ve Yazlık İhtiyacı

Authors
  • avatar
    Name
    Arif Yıldız
    Twitter

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 350. maddesi ile kiraya verene kendisinin veya bazı yakınlarının ihtiyacı sebebiyle kira sözleşmesini feshetme ve kiracının tahliyesi yönünde ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açma hakkı tanınmıştır. Bu yazıda ihtiyaç sebebiyle tahliye hususu "konut ve çatılı iş yeri kiraları" kapsamında ele alınacak, farklı nitelikteki kira ilişkilerine değinilmeyecektir. Ayrıyeten ihtiyaç sebebiyle tahliyenin geniş bir konu olduğu ve içeriğinde birçok farklı ihtimal barındırabileceği unutulmamalıdır. Yazımızda ihtiyaç sebebiyle tahliye genel hatlarıyla açıklanacak, dava açma süreleri ve yazlık ihtiyacı hususları ise daha detaylı şekilde izah edilecektir.

Türk Borçlar Kanunu'nun "konut ve çatılı iş yeri kiralarında sözleşmenin sona ermesi" başlıklı (F) bölümünün 350. maddesinde ihtiyaç ve yeniden inşa/imar nedeniyle kira sözleşmesinin sona ermesi hâlleri şu şekilde açıklanmıştır:

"Kiraya veren, kira sözleşmesini;

1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,

2. Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise,

belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir." (T.B.K.m.350)

Aynı kanunun 351. maddesinde yeni malikin (taşınmazın tapudaki yeni sahibi) gereksinimine ilişkin hususlar açıklanmıştır. Esasen 350. maddeden farkı yalnızca dava açma sürelerine ilişkindir, bu sebeple madde verilmekle yetinilecek, içeriğine girilmeyecektir:

"Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir.

Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da kullanabilir." (T.B.K.m.351)

Son olarak bahsedeceğimiz maddeler aynı kanunun 353. ve 355. maddeleridir. Türk Borçlar Kanunu 353. madde ile dava açma süresinin uzayacağı hâller, 355. madde ile ihtiyaç sebebiyle tahliye durumunda kiraya verenin yeniden kiralama yasağı açıklanmıştır:

"Kiraya veren, en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır." (T.B.K.m.353)

"Kiraya veren, gereksinim amacıyla kiralananın boşaltılmasını sağladığında, haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.

Yeniden inşa ve imar amacıyla boşaltılması sağlanan taşınmazlar, eski hâli ile, haklı sebep olmaksızın üç yıl geçmedikçe başkasına kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa ve imarı gerçekleştirilen taşınmazları, yeni durumu ve yeni kira bedeli ile kiralama konusunda öncelik hakkı vardır. Bu hakkın, kiraya verenin yapacağı yazılı bildirimi izleyen bir ay içinde kullanılması gerekir; bu öncelik hakkı sona erdirilmedikçe, taşınmaz üç yıl geçmeden başkasına kiralanamaz.

Kiraya veren, bu hükümlere aykırı davrandığı takdirde, eski kiracısına son kira yılında ödenmiş olan bir yıllık kira bedelinden az olmamak üzere tazminat ödemekle yükümlüdür." (T.B.K.m.355)

İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Nedir ?

İhtiyaç sebebiyle tahliye kiraya verenin; kendisinin, eşinin, alt soyunun (çocuklar, torunlar ve devamı), üst soyunun (anne, baba, nine, dede ve devamı) veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişilerin (örneğin nafaka verilen kardeşin) zorunlu ve samimi ihtiyacı sebebiyle, kiracının kiralanan yerden tahliyesi işlemidir.

Yasa koyucu T.B.K.m.351 ile kiralananı sonradan edinen yeni malike de bu hakkı tanımıştır. Dava açma süresine ilişkin bazı farklılıklar haricinde yeni malikin ihtiyacında da aynı şartlar aranmaktadır.

İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davasını Kimler Açabilir ?

Yasa koyucu ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açma hakkını kiraya verene tahsis etmiştir. Fakat uygulamada kiraya veren konumunda olmayan malikin de (tapuda taşınmazın sahibi gözüken kişi) işbu davayı açabileceği kabul edilmektedir. Buradaki malik 351. maddedeki "yeni malik" ile karıştırılmamalıdır, bahsettiğimiz uygulama 350. maddede kiraya verene sağlanan hakkın aynı şartlarla (örneğin yeni malikteki özel dava açma süreleri burada geçerli değildir.) malike de sağlanmasına ilişkindir.

"İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiralayana aittir. Ancak kiralayan durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir." (Yargıtay 3. HD. 2017/5469 E., 2017/13735 K.)

İhtiyaç Sebebiyle Açılacak Tahliye Davasında Süreler

Yayımlanan makalelerde gördüğümüz kadarıyla ihtiyaç sebebiyle tahliyede dava açma sürelerine ilişkin fazlaca yanlış bilgi dolaşmaktadır. Yazımızda bu konu detaylı şekilde izah edilecektir, şöyle ki:

İhtiyaç sebebiyle açılacak tahliye davasında dava açma süreleri, kira sözleşmesinin belirli süreli ya da belirsiz süreli olmasına göre değişmektedir.

Belirsiz süreli kira sözleşmesi, eğer sözleşme yazılı ise, sözleşmede süre hususunda belirli ve net bir ifadenin bulunmadığı kira sözleşmesidir. Sözlü kurulan kira ilişkilerinde ise aksi kanıtlanmadığı sürece sözleşme belirsiz süreli kabul edilir.

Belirli süreli kira sözleşmesi ise adından anlaşılacağı üzere sözleşme süresinin belirli ve net bir ifade ile ortaya koyulmasıyla meydana gelir.

Belirli süreli kira sözleşmesinin uzaması hâlinde sözleşmenin belirli süreli mi belirsiz süreli mi olacağı hususunda fazlaca yanlış bilgi dolaşmaktadır. Konut ve çatılı iş yeri kiralarında belirli süreli kira sözleşmeleri, süre sonunda kiracı tarafından feshedilmezse ya da 10 yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren tarafından feshedilmezse, aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Yani belirsiz süreli hâle gelmez, hâlen belirli sürelidir. Ayrıca bu uzama sözleşmenin süresini de değiştirmeyecektir. Örneğin başlangıçta bir yıllığına düzenlenen sözleşmenin üç yıl sonra hâlen devam etmesi sözleşmenin üç yıllık olduğu anlamına gelmez, bir yıllık sözleşmenin iki yıl uzadığı (1 + 2) anlamına gelir. T.B.K.m.327 çoğu kişinin kafasını karıştırsa da mezkûr maddenin kiraya ilişkin genel hükümlerden olduğu unutulmamalıdır. Konut ve çatılı iş yeri kiralarında özel hüküm olan T.B.K.m.347'nin uygulanacağı açıktır.

Belirsiz Süreli Kira Sözleşmelerinde İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davası Açma Süresi

T.B.K.m.350 "belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir." hükmünü haizdir. Bu da bizi kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemlerinin ve fesih bildirim sürelerinin ne olduğu sorusuna götürmektedir. İşbu husus T.B.K.m.329'da izah edilmiştir: "Taraflardan her biri, bir taşınmaza veya taşınır bir yapıya ilişkin kira sözleşmesini yerel âdette belirlenen kira döneminin sonu için veya böyle bir âdetin bulunmaması durumunda, altı aylık kira döneminin sonu için, üç aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir."

Madde uyarınca belirsiz süreli sözleşmelerde kira dönemleri altı aylık dönemler şeklinde ayrılacaktır. Her bir altı aylık dönem için en az üç ay önceden fesih ihbarında (fesih ihbarına ilişkin üç aylık süre sözleşme ile kiraya veren aleyhine uzatılabilir, uygulamada pek karşılaşılmamaktadır.) bulunmak zorunludur. Akabinde altı aylık dönemin sonunda bir ay içinde dava açılacaktır.

Örneğin 13.08.2020 başlangıç tarihli belirsiz süreli bir konut kira sözleşmesini ele alalım:

İşbu sözleşmede kira dönemleri; birinci altı aylık dönem 13.08.2020-13.02.2021, ikinci altı aylık dönem 13.02.2021-13.08.2021, üçüncü altı aylık dönem 13.08.2021-13.02.2022 olarak belirlenip bu şekilde devam edecektir. İhtiyaç sebebiyle tahliye talep eden kiraya veren ya da malik, bu talebi ilk dönem için ileri sürmek istiyorsa 13.02.2021 tarihinden üç ay önce, yani en geç 13.11.2020 tarihine kadar usulüne uygun bir ihtarname ile kiracıya tebliğ etmelidir. Tebliğ hususu önem arz etmektedir, ihtarnamenin çekildiği tarih değil tebliğ edildiği tarih geçerlidir.

Aynı örnek üzerinden devam edelim. Kiraya verenin yine ilk altı aylık dönem için tahliye talep ettiğini düşünelim lakin üç aylık bildirim süresine uymamış olsun, 20.11.2020 tarihinde ihtarname tebliğ edilmiş olsun. Bu durumda ilk altı aylık dönem için dava açamayacaktır, fakat ihtarname içeriğinde gerekli hususları barındırıyorsa bu ihtar ikinci altı aylık dönem için yapılmış sayılır ve kiraya veren ikinci altı aylık dönemin sonunda davasını açabilecektir.

Bildirim sürelerini anladık, peki dava açma süreleri nasıl belirlenecektir ? T.B.K.m.353 belirsiz süreli kira sözleşmelerinde devreye girer mi ? Bu hususta genel uygulama belirsiz süreli kira sözleşmelerinde usulüne uygun şekilde çekilen ihtarın dava açma süresini altı aylık dönemin sonuna kadar uzatacağı yönündedir , fakat aksi yönde mahkeme kararları nadir de olsa karşımıza çıkmaktadır. Aynı örnek üzerinden gidersek:

  • Kiraya veren ilk altı aylık dönem için dava açmak istiyor, 10.11.2020 tarihinde usulüne uygun bir ihtarname ile durumu kiracıya bildirdi. Normalde T.B.K.m.353 uyarınca bu durumda dava açma süresi bir kira yılı uzamalıdır, fakat Yargıtay ve genel uygulama belirsiz süreli kira sözleşmelerinde bu uzama süresinin altı ay olacağı kanaatindedir. Bu uygulamaya göre bizim örneğimizde dava açma süresi 13.02.2021-13.08.2021 tarihleri arası olacaktır. (Yargıtay 6. HD. 2009/2213 E., 2009/5729 K.)

  • Bursa Bölge Adliye Mahkemesi ise T.B.K.m.353'ün belirsiz süreli kira sözleşmelerinde uygulanamayacağı kanaatindedir. "TBK 'nun 353.maddesi ancak kira sözleşmesinin bir kira yılı için uzadığı belirli süreli sözleşmelerde uygulanabilir." (Bursa BAM 4. HD. 2018/1218 E., 2019/49 K.). Bu görüşe göre bizim örneğimiz üzerinden gidersek 10.11.2020 tarihinde usulüne uygun bir ihtarname ile durum kiracıya bildirildiyse, 13.02.2021-13.03.2021 tarihleri arasında bir aylık süre içinde dava açılmak zorundadır.

Şahsi kanaatimiz her iki mahkemenin de görüşünün mantıklı gerekçeler barındırdığı yönündedir, fakat hâlen eski Yargıtay uygulamasının genel kabul gören uygulama olduğu unutulmamalıdır. Vatandaşlara ve meslektaşlarımıza tavsiyemiz hiç bu karışıklıklara girmeden bir ay içinde davalarını açmaları yönündedir.

Belirli Süreli Kira Sözleşmelerinde İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davası Açma Süresi

T.B.K.m.350 "belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda... bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir." hükmünü haizdir. Yukarıda izah ettiğimiz üzere konut ve çatılı iş yeri kiralarında belirli süreli kira sözleşmesinin uzamasının sözleşmeyi belirsiz süreli hâle getirmeyeceği unutulmamalıdır.

Örnek üzerinden açıklayacak olursak: 13.08.2020 başlangıç tarihli iki yıl süreli konut kira sözleşmesinde ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açmak isteyen kiraya veren, sözleşme süresinin sonunda, yani 13.08.2022 tarihinden itibaren bir ay içinde davasını açmak zorundadır. Burada sözleşmenin iki yıllık olması hasebiyle birinci kira yılının sonunda dava açılamayacaktır, iki yıllık sürenin sonu beklenmek zorundadır.

Diyelim ki iki yıllık sürenin sonunda (13.08.2022-13.09.2022 arası) davayı açmadı, üçüncü kira yılının sonunda açabilir mi ? Evet açabilir, bu durumda sözleşme bir yıl uzamış sayılır (2+1) ve uzama yılının sonunda bir ay içinde (13.08.2023-13.09.2023 arası) kiraya verenin ihtiyaç sebebiyle tahliye davasını açması gerekir.

T.B.K.m.353 hükmü kiraya verene en geç davanın açılması için öngörülen sürede ihtarname çekmesi hâlinde dava açma süresinin bir kira yılı uzayacağı yönünde hak tanımıştır. Yine aynı örnek üzerinden gidersek: kiraya veren normal şartlarda 13.08.2022-13.09.2022 tarihleri arasında davasını açmak zorundadır. Fakat kiraya veren 13.09.2022 tarihine kadar usulüne uygun bir ihtarname ile dava açacağını kiracıya bildirirse, bu durumda dava açma süresi 13.08.2023 tarihine kadar uzayacaktır.

Belirli süreli kira sözleşmelerinde ihtarname zorunluluğu olmadığı, süre bitiminde bir ay içinde hiçbir ihtarda bulunmadan dava açılabileceği açıktır. Lakin sözleşme ile bu hususların değiştirilebileceği unutulmamalıdır. Eğer sözleşmede "fesih için 15 gün önceden bildirim, 30 gün önceden bildirim" gibi hükümler varsa kiraya veren bu hükümlere uymalı, sözleşmedeki süreye uygun biçimde ihtarını tebliğ ettirip akabinde süresi içinde davasını açmalıdır.

İhtarnamede kiracıya süre verilirse, davanın açılması için bu süre beklenmelidir.

İhtiyacın Zorunlu Ve Samimi Olması Şart mıdır ?
Hangi İhtiyaçlar Tahliye İçin Geçerli Kabul Edilir ?

"İhtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç tahliye nedeni olarak kabul edilemez. Öte yandan ihtiyacın yargılama süresinde de devam etmesi gerekir." (Yargıtay 6. HD. 15.05.2012, 4373/7312)

"Yakın bir tarihte gerçekleşmesi muhtemel ihtiyaç da tahliye nedenidir." (Yargıtay 6. HD. 30.05.2012, 5204/8094)

"Konut ihtiyacı yönünden henüz doğmamış bir ihtiyaç için açılan dava kabul edilemez." (Nihat Yavuz - Yargıtay 3. HD. Onursal Başkanı, KİRA HUKUKU 9. Baskı s. 863)

Görüleceği üzere genel Yargıtay uygulaması ve doktrin görüşleri ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olmasını aramaktadır. Aynı zamanda ihtiyaç doğmuş olmalı ve yargılama sürecinde de devam etmelidir. Yakın bir tarihte gerçekleşmesi muhtemel ihtiyaç iş yeri kiralarında geçerli kabul edilebilmektedir.

Farklı farklı birçok ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açılabilir, bunların hepsini bu yazıda açıklamamız mümkün değildir. Bu sebeple çeşitli ihtiyaç türleri ve samimiyeti azaltan/arttıran hususlara kısaca değinilecektir:

  • İhtiyaçlının kirada oturması (tahliye tehdidi altında veya kiralananın üstün nitelikte olması gerekmeksizin) ihtiyacın gerçek olduğuna dair bir karinedir. Lakin başkaca taşınmazları olup olmadığı titizlikle araştırılmalıdır, üstelik bu araştırma yalnızca resmi taşınmazlarla da sınırlı kalmamalıdır. Ciddi iddiaların ve somut delillerin varlığı hâlinde tapuda kiralayana ait olmayan fakat fiiliyatta kiralayanın yaşadığı taşınmazlar da incelenmelidir. Nitekim birlikte yaşam karinesi sebebiyle eşe ait taşınmazlar da araştırılmalıdır.

  • İş yeri ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında ihtiyaçlının kirada olması hâlinde ihtiyacın varlığının kabulü için"ihtiyaçlının ya tahliye tehdidi altında bulunması veya kiralananın yapılacak iş için daha üstün nitelikte olması, en azından halen iş yapılan yerle eşdeğer nitelikte bulunması gerekir." (Yargıtay 6. HD. 04.03.2014, 2295/2419)

  • Kendi evinde yaşayan kiralayanın açacağı tahliye davasında, kiracıya oturduğu evi teklif etmesi samimiyet yönünden önemlidir. "Kiralayanın, kiralananı tahliye ederken, kendi oturduğu yeri, kiracıya teklif etmesi gerekir. Fakat kiralayanın önerdiği kira bedelinin de makul ve hakkaniyete uygun olması zorunludur. Aksi takdirde, öneri yapılmamış sayılacak ve ihtiyacın samimi ve gerçek olmadığı sonucuna varılacaktır." (Nihat Yavuz - KİRA HUKUKU 9. Baskı s.810)

  • Reşit olan çocuk ayrı yaşama hakkına sahiptir, ihtiyacı için tahliye davası açılabilir.

  • Kiraya verenin sağlık durumunun kiraladığı konuta geçmeyi gerektirmesi muteber bir ihtiyaçtır.

  • Evlenmek üzere nişanlı olma geçerli bir ihtiyaçtır, fakat nişan tek başına yeterli sayılmaz. Yargıtay evlenme yönünde somut hazırlıkların yapılmasını ve girişimlerde bulunulmasını şart koymaktadır.

  • Taleple bağlılık ilkesi ihtiyaç sebebiyle tahliye davalarında da önem arz eder. Evleneceğinden bahisle kiralananın tahliyesini isteyen kişi hakkında reşit olanın ayrı yaşama hakkından sebeple tahliye kararı verilemez. "İhtiyaç iddiası Mehmet'in nişanlı olmasına ve evleneceği hususuna bağlanmış olup, reşit olup, müstakil oturma isteğinden bahsedilmemiştir. Mücerret nişanlı olmak başlı başına ihtiyacın varlığı için yeterli değildir." (Yargıtay 6. HD. 20.05.1996, 4630/4784)

  • Kiralayanın oturduğu kendisine ait dairenin yönetim giderinin fazlalığı nedeniyle ödeme güçlüğü çekmesi daha az masraflı kiralanan için ihtiyacın gerçek olduğunu gösterir.

  • Yalnız başına yaşayan yaşlı birey, kendi oturduğu evin kiraya verdiği meskenden daha güvensiz olduğunu iddia ederek tahliye talebinde bulunabilir.

  • Kiralayanın çocuklarının doğması ve ailesinin büyümesi sebebiyle oturduğu evin dar gelmesi durumunda kiracısına tahliye talebinde bulunabileceği kabul edilmelidir.

  • Yargıtay uygulamasına göre kiralayanın eşyalarını koymak için kiralanana duyduğu depo ihtiyacı da samimi olması durumunda geçerlidir.

  • İş yeri şehirde bulunan kendisi ücrada yaşayan kiralayanın gidip gelme güçlüğü nedeniyle şehirdeki eve ihtiyacı kabul görür.

  • Daha fazla gelir elde etmek amacıyla hareket eden kiralayanın açtığı dava kabul edilmemelidir.

  • İhtiyaç nedeniyle tahliyesi istenen yerin satılığa ya da kiralığa çıkartılması samimiyeti ortadan kaldırır.

  • Kiranın rayice ve kanunlara uygun olarak arttırılmasını istemek samimiyeti azaltmaz. Kanunlara uygun şekilde kira bedelini talep etmek mülkiyet hakkının gereğidir.

    Yazlık Konut İhtiyacı Geçerli Bir İhtiyaç mıdır ?

"Yazlığın sürekli konutun uzantısı olduğu, kiralanan yerin yazlık olarak kullanılabilme özelliklerine sahipse yazlık ihtiyacının da tahliye sebebi olarak kabul edilmesi gerektiği hususu Yargıtay'ın yerleşmiş ihtiyaçları ile kabul edilmektedir. Bunun için kiralananın bulunduğu mahal, inşa tarzı ve diğer özellikleri üzerinde durulup yazlık olarak kullanma niteliğine sahip bulunup bulunmadığı araştırılıp tartışılmalıdır." (Nihat Yavuz, Yargıtay 3. HD. Onursal Başkanı, KİRA HUKUKU – 9. Baskı, s.813)

"...Toplumun bugünkü yaşam anlayışı yazlık konutu ihtiyaç hâline getirmiştir. Böylece yazlık konutun daimi konutun tamamlayıcısı olarak kabul edilmesi gerekir. Bu bakımdan yazlık konut ihtiyacını yasa kapsamına giren zorunlu ihtiyaç olarak saymak icabeder. Bu nedenle kiralananın tahliyesine karar vermek gerekirken aksi düşünce ile davanın reddedilmesi isabetsiz olmuştur. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır._" (Yargıtay 6. HD. 28.04.1998; 3638/3667)

"...otel veya motel türü her yerde tatil geçirmenin aile bütçesine getireceği külfetin ağırlığı da aşikardır...Yıllık tatilini geçirmek üzere Türkiye'ye geldiğinde kalmak üzere açılan bu boşaltma davasında ihtiyacın gerçek ve samimi olduğunun kabulü gerekir." (Hukuk Genel Kurulu 21.10.1992; 481/603). Hukuk Genel Kurulunun otel masraflarına ilişkin kararının 1992 tarihli olması; günümüzde ekonominin çok daha kötü bir hâlde olduğu ve otel masraflarının karşılaştırılamayacak derecede arttığı düşünüldüğünde, yazlık ihtiyacının artık daha da muteber bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır.

"...Ancak uygulamada yazlık ihtiyacı yaşam biçimi olarak sürekli konut ihtiyacının bir devamı olarak nitelendirilmiştir." (Yargıtay 6. HD. 2014/13336 E., 2015/39 K.)

Görüleceği üzere doktrinde ve Yargıtay'ın geçmişten bugüne yerleşmiş içtihatlarında yazlık ihtiyacı sürekli konut ihtiyacının devamı olarak nitelendirilmiştir. Gerek toplumun günümüzdeki anlayışı, gerekse ekonominin gittiği yön ve otel fiyatlarındaki fahiş artış yazlık ihtiyacını daha da muteber hâle getirmiştir. İzah edilen sebepler muvacehesinde, kiralanan yer yazlık özelliklerine sahipse ve ihtiyaç samimiyse yazlık ihtiyacı geçerli kabul edilmelidir.

SONUÇ

Günümüz ekonomik koşulları ve artan nüfus kira uyuşmazlıklarının çoğalmasına sebep olmaktadır. Bu kapsamda ihtiyaç sebebiyle tahliye davalarında da gözle görülür artış yaşanmıştır. Mahkemelerin iş yükünün artması, ülkemizde hukuki süreçlerin yavaş ilerlemesi ve kira hukukunun akademik bilgi gerektirmesi profesyonel hukuki desteğin önemini arttırmaktadır. Özellikle dava açma sürelerine ilişkin verdiğimiz izahat, konunun ne kadar çetrefilli olduğunu ve küçük bir hatanın dahi süreci ne denli olumsuz etkileyeceğini göz önüne sermektedir.

İhtiyaç sebebiyle tahliyeye ilişkin tüm bu hususların detaylı bir hukuk bilgisi ve uygulamadaki sürece hakimiyet gerektirmesi hasebiyle uyuşmazlık taraflarının alanında uzman avukatlardan hukuki destek almaları tavsiyemizdir. Aksi hâlde hak kayıpları kaçınılmaz olacak, süreç istenilen zaman diliminde sonuçlandırılamayacaktır.

Av. Arif Yıldız

TEŞEKKÜR

Makalenin hazırlanması aşamasında her konuda faydalandığımız Yargıtay 3. HD. Onursal Başkanı Nihat Yavuz'a ve özellikle dava açma sürelerine ilişkin detay hususlarda faydalandığımız Avukat Yankı Büyüksezer'e teşekkür ederiz.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Avukat Arif Yıldız'a aittir. İşbu makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka sitelerde veya yayın organlarında yayımlanması hukuki ve cezai dava sebebidir. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanmaları serbesttir.

Yayımlanan makale ve içerikler danışmanlık hizmeti kapsamında değildir, her somut olay kendi içinde farklı nitelikler göstermektedir. Danışmanlık hizmeti için sitemizde bulunan iletişim kısmından bizlere ulaşabilirsiniz.